Uzun süre aynı işle meşgul olan bir işçi, işin şekli, niteliği ve benzeri sebeplerle meslek hastalığına tutulabilmektedir. Bu halde meslek hastalığına tutulan işçinin, işvereninden talepte bulunabileceği haklar ile maddi ve manevi tazminat üzerinde duracağız. Bu yönle ilk olarak meslek hatalığının tanımını yapmak gerekmektedir.

Meslek Hastalığı Nedir?

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlı Sigortası Kanunu’nun Meslek hastalığının tanımı, bildirilmesi ve soruşturulması başlıklı 14.üncü maddesinde iş kazası şu şekilde tanımlanmıştır: “Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir.” Ancak sigortalının her hastalığı ise meslek hastalığı olarak nitelendirilmez. Bir hastalığın meslek hastalığı olarak nitelendirilmesi ve tazminat davasına konu edilebilmesi için dört şartın bir arada gerçeklemesi gerekir:

1- İşçilik şartı: Kanun, işçiyi ‘sigortalı’ olarak belirtmiştir. Ancak sigortasız çalışan işçiler açısından çalışması ve meslek hastalığı SGK tarafından tespit edilemezse sigortalılığının tespiti ile birlikte meslek hastalığının tespitini Mahkemeden isteyebilir.

2- İşin yürütümü esnasında olma şartı: Meslek hastalığı, işçinin yürüttüğü iş sebebiyle meydana gelmeli, meslek hastalığı ile yürütülen iş arasında illiyet bağı olmalıdır.

3- Süre Şartı: Meslek hastalığı işçinin belli bir devamlılık arz eden çalışma sürecinde ortaya çıkmalıdır. Ani veya tesadüfi gelişen olaylar neticesinde işçinin bedensel veya ruhsal zarar görmesi “iş kazası” olarak kabul edilir. Meslek hastalığı ise belli bir süre sonunda yavaş yavaş bedensel ve ruhsal zararların gelişmesidir.

4- Hastalık Şartı: Meslek hastalığı, Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Yönetmeliği ve Tüzüğü’nde yer alan hastalıklardan olmalıdır. Hastalık, işçiyi bedensel veya ruhsal açıdan etkileyerek bir engelliliğe yol açmalıdır. SGK sağlık raporuyla veya mahkemede açılan bir tespit davasıyla saptanmalıdır. Yönetmelikte belirlenmiş hastalıklar dışında herhangi bir hastalığın meslek hastalığı sayılıp sayılmaması hususunda çıkabilecek uyuşmazlıklar, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanmaktadır.

Meslek Hastalıkları Nelerdir?

Meslek hastalığının geniş tanımına kanunda yer verilmiş olsa da 26.05.1972 Karar ve 22.06.1972 Resmi Gazete Yayım Tarihli Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü’nün 5. maddesinde meslek hastalıkları, sayılanlarla sınırlı olmamak üzere ana başlıklar olarak şöyle sıralanmıştır:
1. Baş arızaları (kafa kemikleri, nöroloji, nöröşirürji, psikiatri arıza ve hastalıkları)
2. Göz arızaları
3. Kulak arızaları
4. Yüz arızaları
5. Boyun arızaları
6. Göğüs hastalıkları
7. Omuz ve kol arızaları
8. El bileği ve el arızaları
9. El parmakları arızaları
10. Omurga arızaları
11. Karın hastalık ve arızaları,
12. Pelvis ve alt ekstremite arızaları
13. Endokrin, metabolizma, kollagen doku, periferik damar hastalıkları, hematolojik ve romotoid hastalıklar
14. Deri arızaları ve yanıklar
Yukarıda ana başlıklar halinde sıralanan meslek hastalıkları Tüzük ekinde yer alan A cetvelinde ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

Meslek Hastalığı Ne Şekilde Tespit Edilir?

Meslek hastalığının tespiti açısından 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 14.üncü maddesi gereğince takip edilmesi gereken usuller vardır. Kanun’un 14.üncü maddesinin 2.inci fıkrası şöyledir: “Sigortalının çalıştığı işten dolayı meslek hastalığına tutulduğunun;
a) Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları tarafından usûlüne uygun olarak düzenlenen sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi,
b) Kurumca gerekli görüldüğü hallerde, işyerindeki çalışma şartlarını ve buna bağlı tıbbî sonuçlarını ortaya koyan denetim raporları ve gerekli diğer belgelerin incelenmesi,
sonucu Kurum Sağlık Kurulu tarafından tespit edilmesi zorunludur.”
İşçinin meslek hastalığına tutulduğunun tespiti öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumu’nca belirlenen sağlık hizmet sunucuları tarafından düzenlenen sağlık kurulu raporu ve raporun dayanak belgeler ile yapılır. Kurum’un belirlediği söz konusu sağlık hizmet sunucuları Sağlık Bakanlığı Meslek Hastalıkları Hastaneleri veya devlet üniversitesi hastaneleridir. Rapor ve raporun dayanağı olan belgelerin düzenlenmesinden sonra Kurum, gerekli görürse işyerindeki çalışma şartlarını ve buna bağlı tıbbî sonuçlarını ortaya koyan denetim raporları ve gerekli diğer belgeleri inceler. İnceleme sonucunda Kurum Sağlık Kurulu tarafından meslek hastalığı ve maluliyet oranı tespit edilebilir. İşçinin meslek hastalığının tutulduğunun tespiti tüm bu şartların yerine getirilmesiyle mümkün olur.

Kurum Sağlık Kurulu tarafından yapılan olayın meslek hastalığı olup olmadığı ve maluliyet oranına ilişkin tespitlere karşı Kurum Yüksek Sağlık Kurulu’na itiraz yolu açıktır. Kurum Yüksek Kurulu tarafından itiraz üzerine verilen karar Kurum’u bağlayıcı nitelikteyse de diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından Kurum Yüksek Sağlık Kurulu Kararına itiraz edilmesi halinde gerekli inceleme Adli Tıp Kurumu aracılığıyla yaptırılmalıdır. Kurum Yüksek Sağlık Kurulu kararına itiraz, dava açmak suretiyle de mümkündür.
Kurum tarafından işçinin maruz kaldığı olay meslek hastalığı olarak kabul edilmemesi halinde, işçi meslek hastalığına tutulduğunun tespiti amacıyla dava açabilir. Meslek hastalığının tespiti davasında iş mahkemesi görevlidir. Meslek hastalığının tespiti için sadece Kurum’a değil aynı zamanda işverene de dava açılmalıdır.

Meslek Hastalığında İşverenin Sorumluluğu

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 21.inci maddesinin 1.inci fıkrası: “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.”

5510 sayılı Kanun m. 21/1’e göre işverenin kastı veya ihmali neticesiyle meydana gelen meslek hastalıklarında işverenin sorumlu olduğu açıktır. Bu kanun hükmünün mevcut olmadığı varsayımında dahi haksız fiil hükümleri çerçevesinde illiyet bağının kurulmasıyla işverenin sorumlu olduğu tespit edilebilecekti. Bu kanun hükmünde dikkat edilmesi gereken husus ise kaçınılmazlık ilkesidir. Bu ilke nedir? Doktrinde, içtihatlarda kanunlarda kötü tesadüf, fevkalade hâl, umulmayan durum, tesadüfi olay olarak tanımlanan kaçınılmazlık, hukuki ve teknik anlamda “fennen önlenmesi olanaksız” hali ifade eder. Diğer bir deyişle işverenin mevzuatın öngördüğü tüm önlemleri alması halinde dahi önlenemeyecek durumu ifade eder. Kaçınılmazlığın unsurları; olayın irade dışı meydana gelmesi, davranış kuralının veya sözleşme borcunun ihlali, illiyet bağının bulunması ve kaçınılmazlıktır. Kaçınılmazlıktan ancak, tüm bu sayılan unsurların beraber gerçekleştiği halde bahsedilebilecektir.

Kanun hükmünde her ne kadar kaçınılmazlık ilkesinin dikkate alınacağı derç edilmişse de bu dar anlamda işveren lehine yorumlanmamaktadır. Meslek hastalığına tutulmasında kaçınılmazlık hali olan bir işçinin, meydana gelen zarardan tek başına tutulması hakkaniyetli olmayacağından Yargıtay yerleşik kararlarında sorumluluğu işçi ve işverene paylaştırmaktadır. İşçinin meslek hastalığına tutulmasında kaçınılmazlık hali söz konusu olduğunda Yargıtay, bu halden %40 oranında işçiyi ve %60 oranında işvereni sorumlu tutmaktadır.

Meslek Hastalığına Tutulan İşçinin Tazminat Talebi

İşçi, meslek hastalığına tutulması sebebiyle işverenine karşı maddi ve manevi zararının tazmini için dava açabilir. Basitçe ifade etmek gerekirse maddi tazminat, kusur sorumluluğu da gözetilerek meslek hastalığı sebebiyle meydana gelen işgücü kaybı ve diğer maddi zararların tazmini talebidir. Maddi tazminatın hesabında işçi ve işverenin kusur oranları, maluliyet oranı ve işçinin en son geliri esas alınır.

Manevi tazminat ise Türk Borçlar Kanunu’nun 56.ıncı maddesinde belirtilmiştir: “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” Meslek hastalığına tutulma sebebiyle meydana gelen maluliyet, bedensel bütünlüğün zedelenmesi olduğundan işbu kanun hükmü uyarınca meslek hastalığı sebebiyle manevi tazminat talep edilebilir.

Adem Gökmen