Borsa İstanbul’un yeni bildirisiyle finans piyasalarımız yeni bir döneme giriş yapmıştır. Girişim Sermayesi Pazarı (GSP), büyümek ve gelişmek isteyen şirketlere yeni finansman yolları açarak, Türk ekonomisine farklı bir soluk getirmiştir. GSP, büyümelerini öz kaynakla finanse etmek isteyen firmalara, nitelikli ve kurumsal yatırımcıları hedefleyerek, sermaye artırımı yoluyla kaynak temin etme fırsatı tanıyacak. Fakat bu yeni pazarın operasyonel dinamikleri ve sürdürülebilirliği üzerine derinlemesine düşünmek gerekir.

Dünya çapında AIM, TSX Venture Exchange ve Euronext Growth, girişim sermayesi pazarlarına örnek teşkil eden platformlardır. Bu platformlar, büyüme aşamasındaki şirketlere, potansiyel yatırımcılara ulaşma imkânı sunarak, sermaye toplama olanağı sağlamaktadır. Bu yeni pazarın Türkiye’de hayata geçirilmesi, özellikle büyüme aşamasında olan firmalar için büyük bir önem arz etmektedir. GSP, öz kaynakla finansman sağlamak isteyen şirketlere, nitelikli ve kurumsal yatırımcılara sermaye artırımı yoluyla pay ihraç etme imkanı sunmaktadır. Bu, şirketlerin sermaye piyasasından kaynak temin etmeleri açısından önemli bir adımdır. Yatırım kuruluşları aracılığı ile nitelikli ve kurumsal yatırımcılara satışa sunulan paylar, GSP’de işlem görecektir. Ancak, sadece nitelikli ve kurumsal yatırımcıların işlem yapabiliyor olması, likidite sorununu gündeme getirmektedir.

Likidite, piyasanın sağlıklı işleyişi için elzemdir. Sınırlı sayıda alıcı ve satıcının olduğu bir pazarda, işlem hacminin düşük olması kaçınılmazdır. Bu durum, GSP’nin etkinliğini ve çekiciliğini azaltabilir. Bu nedenle, piyasa yapıcı mekanizmalarının bu pazarda oluşturulması, likiditenin artırılması yönünde atılacak adımlar arasında olmalıdır. Piyasa yapıcıları, alım-satım spread’ini daraltarak, likidite sağlayabilir ve bu sayede pazar daha çekici hale gelebilir.

Dünya çapındaki örnekleri incelendiğinde, AIM, TSXV ve Euronext Growth gibi platformlar genellikle bireysel yatırımcılara da açıktır ve bu, şirketlere daha geniş bir yatırımcı tabanına erişim imkânı sağlamaktadır. Bununla birlikte, bu platformlarda yer alan şirketler genellikle yeni, deneyimsiz olabilir ve finansal bilgi eksikliği gibi riskleri barındırabilir. Bu sebeple, bireysel yatırımcıların bu tür yatırımları değerlendirirken dikkatli olmaları gerekmektedir.

Türkiye’deki GSP’nin nasıl bir evrim süreci izleyeceği, girişimcilik ekosistemi ve sermaye piyasaları açısından kritik bir öneme sahiptir. GSP’nin başarıyla işlerlik kazanması durumunda, kurumsal yatırımcıların desteğiyle şirketlerin kurumsallaşmalarına, büyümelerine ve Sermaye Piyasası ve Borsa mevzuatına uyum sağlamalarına katkı sağlayabilir. Şirketlerin halka arza hazır hale gelmeleri, GSP’nin ulusal ekonomiye ve girişimcilik ekosistemine katkısını artırabilir.

Yeni kurulan GSP, tezgahüstü piyasa niteliğinde mi olacak, bu da önemli bir sorudur. Alıcı ve satıcı sayısının kısıtlı olması, bu pazarın tezgahüstü özellikler taşıyabileceğini göstermektedir. Borsa İstanbul’un, GSP’nin bu potansiyel tezgahüstü niteliğini nasıl yöneteceği ve regüle edeceği, piyasanın işleyişi açısından belirleyici olacaktır.

GSP’nin başarısı, borsanın bu sorunlara ne kadar etkin çözümler getirebileceğine bağlıdır. Özellikle, nitelikli ve kurumsal yatırımcılar arasında işlem görecek bu paylar, kurumsal yatırımcıların desteğiyle şirketlerin kurumsallaşmasına katkı sağlamalıdır. Ancak, bu destek sürdürülebilir bir likidite ile pekiştirilmelidir.

Özetle, Girişim Sermayesi Pazarı, gelişmekte olan şirketlere büyüme ve finansman imkanları sunarak, ekonomimiz için yeni ufuklar açabilir. Fakat likidite sorunları ve piyasanın potansiyel tezgahüstü niteliği, bu pazarın etkinliğini sınırlayabilir. Borsa İstanbul’un, bu yeni pazarı yönetirken, likiditeyi artırmak ve piyasanın düzenli işleyişini sağlamak için etkin stratejiler geliştirmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, piyasa yapıcı mekanizmaların devreye alınması, GSP’nin başarısı için kritik öneme sahiptir.

Kaan Özçelik